Etrafımda sıklıkla çocuklara “sen çok özelsin”, “sen teksin”, “sen harikasın” denildiğini duyuyorum. Sağlıklı bir kişilik gelişimi açısından acaba bu ne kadar doğru?
Elbette her insanın özel olduğu doğru. Hepimiz tek ve özeliz. Bizden bir tane daha yok. Çocuklarımız da bizim için çok kıymetli ve özeller şüphesiz. Ancak edindiğim pek çok kaynakta, büyüme çağında sürekli biricikliği vurgulanıp, yaptığı her şey övülen çocukların, ego gelişimlerindeki dengesizlikten bahsediyor. Bu da büyüdüklerinde ikili ilişkilerden, okul başarısına, iş bulmaktan, evliliğe kadar pek çok konuda sıkıntı yaşamalarına neden olma riski taşıyor.
Ebeveynlik anlayışı değişti
Bizden önceki nesil daha kalabalık ailelerde, daha çok kardeşle ve daha az imkanlarla büyüdü. Özel olmak, biricik olmak gibi kavramları duymadık. Bizler herkes gibi çocuklardık. Son 15 yılda ise Türkiye’de pek çok şey gibi aile yapıları da değişti. Aile büyükleri artık ayrı yaşıyor. Tek çocuklu ailelerin sayısı arttı. Teknolojiye ve bilgiye erişim çok kolay. İmkanlar geniş. Kadının çalışma hayatında yeri giderek artıyor. Ebeveynlik anlayışı değişti, gelişti.
Tüm bunlar zaman içinde bireyselliği ön plana çıkardı. Kolektif hayatlardan, yalnızlığın arttığı yaşamlara geçtik. İnsana yani kendimize ve çocuğumuza verdiğimiz önem arttı. Daha çok öğrenip, gelişmeye odaklıyız. Buraya kadar her şey çok güzel. Ancak çocuklarımıza verdiğimiz mesajların ayarı kaçtı sanki.
Çocuklara özgüvenleri gelişsin, kendileriyle barışık olsunlar, sevildiklerini bilsinler diye söylediğimiz “özelsin”, “teksin”, “harikasın” mesajları, aşırı şişirilmiş egolu, kendini evrendeki en bilge ve özel kişi sanan ama gerçek hayata düştüğü zaman öyle olmadığını görüp, bunalıma giren genç nesiller yarattı. Psikolojik danışmanlık merkezleri, “farkındalığı çok yüksek” diye getirilen ve zeka testi yaptırılan çocuklarla dolu. Zeka testlerinin yeniden düzenlenmesi gündemde. Çünkü artık herkesin çocuğu çok zeki, çok başarılı, çok farkındalıklı.
Öyle ki bu çocuklar büyüyüp okula başladıklarında öğretmenlerine saygı duymuyorlar. Tek bir sözleri ile ailelerini okula getirtip, istediklerini yaptıracaklarını biliyorlar. (Tabii bunda eğitim sistemindeki yanlışların da payı var) İş hayatına başlıyorlar, şirket beğenmiyorlar ya da ilk girdikleri işte anında müdür olmak istiyorlar. İlk iş günü biri “Şu dosyaları arşivler misin?” dediğinde, dünyalar başlarına yıkılıyor ve istifayı basıyorlar. Ya da bir hayat arkadaşı bulma konusunda sıkıntı yaşıyorlar çünkü kimsenin kendilerine layık olmadığını düşünüyorlar.
Özetle; kendinden başkasına değer vermeyi, bir şeye emek vermeyi, sabretmeyi, düşe kalka başarmayı, zorluklar karşısında mücadele etmeyi bilmiyorlar. Bilmedikleri için de gelişemiyorlar.
Son dönemde pek çok öğretmen ve psikolojik danışman ile sohbet etme fırsatım oldu. Ne yazık ki okullar böyle çocuklarla dolu. Sağlıklı bir insanda ego gelişimi tabii ki önemlidir. Kafasına vura vura büyütülen çocuklar, gün geliyor kendine güvensiz yetişkinler oluyorlar. Ama her şeyin bir dengesi olmalı. Çocuklarımız bizler için çok özeller ama hayatlarının sadece bizden ibaret olmadığını hatırlamalı ve büyüdüklerinde zorlanmamaları için gereksiz övgülerden kaçınmalıyız. Çabalarını görelim ve yargısız bir şekilde onaylayalım ama attıkları her adımın mükemmel olmak zorunda olmadığını da bilsinler. Bu şekilde iyilik yapalım derken, kötülük yapıyoruz.