Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Durukan, hiperaktivitenin en önemli nedeninin genetik yatkınlık olduğunu söyledi.
Durukan, hiperaktivitenin, annenin hamilelikte sigara ve alkol kullanması, doğumun zor ve sorunlu olması, prematüre doğum gibi çevresel ve biyolojik faktörlerin etkileşimi sonucunda beyinde meydana gelen bir hastalık olduğunu anlattı.
Okul öncesi yaşlarda ortaya çıkıyor
Durukan’a göre, hiperaktivite okul öncesi yaşlarda başlıyor. Çocukların sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında dikkati sürdürme güçlüğü, aşırı hareketlilik gibi belirtileri oluyor.
Hiperaktivite bozukluğunun okul çağındaki çocuklarda görülme sıklığı yüzde 5. Her 20 çocuktan birinde dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu saptanıyor.
Çocuklara, ilkokul döneminde artan şikayetler nedeniyle genellikle 6 yaş sonrası tanı konulduğunu belirten Durukan, şunları söyledi:
“Öğretmenler çocukların derse dikkatini veremediğini, dikkat sürelerinin yaşıtlarına göre daha kısa olduğunu, sınavlarda soruları yanlış okuduklarını ve ders esnasında hareketli olduklarını, ısrarla söz almadan konuştuklarını, ebeveynler ise okul eşyalarına sahip çıkamadıklarını, dersin başında uzun süre oturamadıklarını, akademik başarılarının düşük olduğunu, oyun dahil her şeyden çok çabuk sıkıldıklarını, arkadaş ilişkilerinde çok sık sorun yaşadıklarını, sakarlık nedeniyle sık sık hastanelerin acil polikliniklerine başvurmak zorunda kaldıklarını söylerler. Tanı koyabilmek için sorunların okul, ev ya da arkadaş ortamı gibi en az iki farklı ortamda ortaya çıkması, en az 6 aydır devam ediyor olması gerekir. Yakınmaların boşanma, ölüm, kronik hastalıklar gibi psikososyal strese yol açan durumlardan sonra ortaya çıkmamış olması gerekir.”
Tanının ise Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı tarafından konulması gerekiyor. Tanı sürecinde uzmanın çocuğun psikiyatrik muayenesinden sonra, öğretmen ve aileye mevcut sorunlarla ilgili formlar ve ölçekler göndermesi gerekiyor. Daha sonrasında ise aile ve öğretmen gözlem ve değerlendirme yapıyor. Durukan, şöyle devam etti:
“Tüm bu değerlendirme yöntemleri sonucu elde edilen veriler ve gözlemlere dayanarak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı konulur. Tanı konulduktan sonra ailelerin durumu kabullenmemesi sık rastlanan bir durumdur. Bunu önlemek için ilgili hekimin aileyi hastalığın nedenleri ve doğası, tedavi süreci ve gidişat hakkında bilgilendirmesi oldukça yararlı olmaktadır.”
Okul-aile-hekim iş birliği
Doç. Dr. İbrahim Durukan, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun ilaç tedavisiyle düzelebileceğini söylüyor.
“İlaç tedavisinin yanında ise ailenin hastalık hakkında bilgilendirmesi ve okul-aile-hekim iş birliği de oldukça önemli” diyen Durukan, şunları söyledi:
“Anne babalar, çocuklarına karşı kararlı ve tutarlı olmalılar. Çocuklarına mutlaka net sınırlar konmalıdır. Çocuk ders çalışmanın tüm öğrencilerin sorumluluğu olduğunu bilmeli ve bu durum çocuğa net bir şekilde ifade edilmeli, ders çalışma karşılığında çocuk ödüle boğulmamalıdır. Ders ve evdeki diğer etkinlikleri de içeren ve uygulanabilir bir çalışma program birlikte yapılmalı ve yazılı hale getirilmelidir. Bu çocukların odaları yalın ve sessiz olmalı, televizyon, telefon ve müzik sesi olmamalıdır. Ders çalışma masasının üzerinde sadece ders gereçleri bulunmalı, ders çalışmaya başlamadan önce hazırlıklar tamamlanmış olmalı, dikkati dağıtacak resim, oyuncak türü şeyler bulunmamalıdır.”
Tanı geç konulursa ne olur?
Durukan, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı konulmadığında ya da geç konulduğunda olabilecek problemleri şöyle sıraladı:
Okul ortamına uyum sağlamada zorlanırlar. Akademik başarı her zaman çocuğun zihinsel kapasitesinin gerisinde kalır. Arkadaş ilişkisi kurma ve devam ettirmede sorunlar yaşarlar. Ergenlik ve erişkinlikte problemli çocuklarla arkadaşlık etme eğiliminde olurlar. İş ve evlilik yaşamlarında devamlılık sağlayamazlar. Sık iş değiştirme ve boşanma eğilimindedirler. Adli sorunlarla karşılaşma olasılıkları daha yüksektir. Yaşıtlarına oranla daha sık ve daha erken yaşta alkol-madde kullanmaya başlama eğilimindedirler.
Ebeveylerin bazıları ise ilaç tedavisinin bazı sorunlara yol açabileceğini düşünüyor. Durukan, ilaç tedavisinin gelişme geriliğine veya kısırlığa neden olmadığını söylüyor.
Kaynak: AA